Hayatımız boyunca bizi sağlıklı
ve mutlu eden şeyler nedir?
Eğer, şimdiden geleceğiniz için
yatırım yapacak olsanız,
zamanınızı ve enerjinizi neye harcardınız?
Bunun birçok cevabı mevcut.
Hayatta neyin önemli olduğuyla
ilgili mesajlar her yerde.
Medya, zenginlerin, ünlülerin,
işinde çok başarılı olanların
hikayeleriyle dolu.
Biz de bu hikayelere inanıyoruz.
Yakın zamanda, Y nesline
(1980-1999 arası doğanlara)
hayattaki en önemli hedeflerini
soran bir araştırma vardı.
%80'den fazlası,
hayattaki en önemli hedeflerinden birinin
zengin olmak olduğunu söyledi.
Aynı genç yetişkinlerin %50'si,
hayattaki diğer bir önemli hedefin
meşhur olmak olduğunu söyledi.
(Gülüşmeler)
Daima, çalışmamız, çabalamamız
ve daha çok başarı elde etmemiz söylenir.
İyi bir yaşam sürmemiz için,
böyle şeyleri kovalamamız gerektiği
izlenimine kapılırız.
Peki bu doğru mu?
İnsanları hayatları boyunca
mutlu kılan gerçekten bu mu?
İnsanların tüm hayatlarını,
yaptığı seçimlerini ve bu seçimlerinin
onlara neler getireceğini anlamak
neredeyse imkansızdır.
İnsan yaşamına dair bilgimizin çoğunu
onlardan geçmişi hatırlamalarını
isteyerek öğreniriz
ve bildiğimiz gibi, tecrübeler
ancak yaşayarak edinilir.
Hayatta başımıza gelen şeylerin
büyük çoğunluğunu unuturuz
ve bazen de hafıza tamamıyla yaratıcıdır.
Mark Twain bunun farkındaydı.
Şunu dediği söylenir:
''Hayatımdaki en kötü şeylerin
bir kısmı hiç olmadı.''
(Gülüşmeler)
Araştırmalara göre,
yaşlandıkça geçmişi
daha olumlu hatırlıyoruz.
Bir araba çıkartmasında
şöyle yazıyordu:
''Mutlu bir çocukluğa sahip olmak
için asla geç değildir.''
(Gülüşmeler)
Peki bütün hayatımızı
zaman içerisinde geliştiği gibi
izleyebilsek nasıl olurdu?
Ergenlik dönemlerinden
yaşlılık dönemlerinin sonuna kadar,
insanları gerçekten mutlu
ve sağlıklı tutan şeyleri
görmek için incelesek nasıl olurdu?
Biz bunu yaptık.
Harvard Yetişkin Gelişimi Çalışması"
belki de yetişkin hayatı üzerine yapılmış
en uzun süreli araştırmadır.
75 yıl boyunca,
724 erkeğin hayatını
yıldan yıla,
işlerini, ev yaşamlarını, sağlıklarını
ve tabii ki bütün bu süreç boyunca
hayat hikayelerinin
ne hale geleceğini bilmeden
sorarak izledik.
Bunun gibi araştırmalar
son derece nadirdir.
Bu tür projelerin neredeyse hepsi
on yıl içerisinde dağılır,
çünkü bir sürü insan
araştırmadan çekilir
ya da araştırma fonu kesilir
veyahut araştırmacıların dikkati dağılır
veya ölürler ve kimse de
topu hedefe koşturayım demez.
Fakat, şansın
ve birkaç araştırmacı neslin
kararlılığının birleşimi sayesinde
bu araştırma devam etti.
Başlangıçtaki 724 adamımızın 60'ı
hâlâ yaşıyor,
hâlâ araştırmaya katılıyor,
çoğu 90'lı yaşlarındalar.
Şimdi de bu adamların
2000'den fazla çocuğunu
incelemeye başlıyoruz.
Ben de, araştırmanın
dördüncü yöneticisiyim.
1938'den beri,
iki grup adamın yaşamlarını izledik.
İlk grup, araştırmaya başladığında
Harvard College'da
ikinci sınıf öğrencisiydi.
Tom Brakaw "en müthiş nesil"
diye adlandırdığı gruptandılar.
Hepsi, üniversiteyi
II. Dünya Savaşı sırasında bitirdi
ve sonrasında çoğu görev almak üzere
savaşa katıldı.
İzlediğimiz ikinci grup ise,
Boston'ın en yoksul muhitlerinden,
araştırmaya
1930'ların Boston'ındaki
en sorunlu ve yoksul
bazı ailelerinden oldukları için
özellikle seçilen bir grup erkekti.
Ekseri gecekondularda, birçoğu sıcak ve
soğuk musluk suyundan yoksun yaşıyordu.
Araştırmaya katıldıklarında,
bu gençlerin hepsiyle görüşme yapıldı.
Muayeneden geçirildiler.
Evlerine gidip anne-babalarıyla görüştük.
Sonra bu gençler,
her kesimden yetişkinler oldular.
Fabrika sahibi, avukat, duvarcı
ve doktor oldular,
biri de Birleşik Devletler Başkanı.
Bazıları alkol bağımlısı oldu.
Birkaçında şizofreni ortaya çıktı.
Kimi sınıf atladı;
en alttan mümkün olduğu kadar en üste
ve kimisi bu yolculuğu aksi yönde yaptı.
Bu araştırmanın kurucuları
hiçbir suretle
benim bugün burada durup
75 yıl sonra, size bu araştırmanın
hâlâ sürdüğünü söyleyeceğimin
hayalini bile kurmamışlardır.
Her iki yılda bir, sabırlı ve kendilerini
bu işe adamış araştırma grubumuz
deneklerimizi arar ve onlara tekrar
yaşamlarına dair bir takım sorular
yöneltebilir miyiz diye sorar.
Boston'ın yoksul kesiminden birçok erkek
"Neden hala beni incelemek istiyorsunuz?
Hayatım hiç de ilginç değil." diye sorar.
Harvard erkekleri bu soruyu asla sormaz.
(Gülüşmeler)
Bu hayatları iyice anlayabilmek için,
onlara sadece anketler yapmıyoruz.
Onlarla yaşadıkları yerde görüşürüz.
Doktorlarından
hastalık geçmişlerini alırız.
Kan testi, beyin taraması yaparız,
çocuklarıyla konuşuruz.
Eşleriyle en derin meselelerini konuşurken
videolarını çekeriz.
Yaklaşık on yıl önce, en sonunda eşlere,
araştırmanın üyeleri olarak
bize katılırlar mı diye sorduğumuzda,
kadınların çoğu "Anlaşılan zamanı geldi."
dedi.
(Gülüşmeler)
Peki neler öğrendik?
Bu hayatlardan ortaya çıkardığımız
on binlerce sayfalık bilgiden
alınan dersler neler?
Zenginlik, şöhret ya da
çok çalışmakla ilgili değiller.
Bu 75 yıllık araştırmadan aldığımız
en net mesaj şudur:
İyi ilişkiler bizi daha mutlu
ve daha sağlıklı tutar. Bu kadar.
İlişkilerle ilgili üç büyük ders aldık.
Birincisi, sosyal ilişkilerin
gerçekten yararlı olduğudur
ve yalnızlıksa öldürür.
Sonunda,
aileye, arkadaşlara, topluma
daha sosyal bir şekilde
bağlı olan insanların,
daha mutlu, bedensel olarak daha sağlıklı
olduğu ve çevresi daha sınırlı kişilerden
daha uzun yaşadığı anlaşıldı.
Ayrıca yalnız yaşamanın
zararlı olduğu ortaya çıktı.
Diğerlerinden daha yalnız olan insanlar,
daha mutsuz olduklarını,
sağlıklarının
orta yaşların başlarında bozulduğunu,
beyin fonksiyonlarının
daha erken gerilediğini
ve yalnız olmayanlardan
daha kısa yaşadıklarını anlar.
Üzücü gerçek şudur ki;
ileride
her beş Amerikalıdan en az biri
yalnız olduğundan şikayet edecek.
Kalabalıkta da yalnız olabildiğinizi
ve evliyken yalnız olabileceğinizi
biliyoruz,
dolayısıyla aldığımız ikinci büyük ders;
sadece sahip olduğunuz
arkadaşlarınızın sayısı
ve karşılıklı saygıya dayalı ilişki içinde
olup olmadığınız değil,
önemli olan,
yakın ilişkilerinizin mahiyetidir.
Anlaşmazlıkların ortasında yaşamanın
sağlığımıza zararlı olduğu
ortaya çıktı.
Örneğin, şiddetli geçimsizliğin olduğu,
muhabbetin olmadığı evliliklerin
sağlığımıza zararlı olduğu, belki de
boşanmaktan daha kötü olduğu anlaşıldı.
Ayrıca güzel, sıcak ilişkiler yaşamak
koruyucudur.
Deneklerimizi
80'li yaşları boyunca izlediğimizden,
geçmişe dönüp onların orta yaşlı
hallerine bakmak,
ve kimlerin
mutlu, sağlıklı seksenlikler olup
kimlerin olmayacağını
tahmin edebileceğimizi görmek istedik.
50 yaşlarında olduğu zamanlar
hakkında bildiğimiz her şeyi
bir araya getirdiğimizde,
nasıl yaşlanacaklarını gösteren
orta yaş kolesterol düzeyleri değildi.
İlişkilerinden
ne kadar memnuniyet duyduklarıydı.
50 yaşında,
en tatminkar ilişkileri olan insanlar,
80 yaşında en sağlıklı olanlardı.
İyi, samimi ilişkilerin bizi
yaşlılığın bazı sonuçlarından koruduğu
görünüyor.
Eşlik ettiğimiz
en mutlu erkekler ve kadınlar
80'li yaşlarında,
bedenen daha çok acıları olduğu günler
ruhen mutlu olduklarını belirtti.
Fakat, mutsuz ilişkileri olan insanlar
bedenen daha çok acıları olduğunu
söyledikleri günler
bunun daha fazla duygusal acıyla
arttığını bildirdi.
İlişkiler ve sağlığa dair çıkardığımız
üçüncü büyük ders,
iyi ilişkilerin sadece vücudumuzu değil
beynimizi de koruduğudur.
80'li yaşlarınızda,
diğer kişiye
güvenle bağlanmış ilişki içinde olmanın
koruyucu olduğu anlaşıldı,
öyle ki, ihtiyaç duyduklarında
diğerine gerçekten güvenebileceklerini
hissettikleri ilişkileri olan insanlar,
hafızaları daha uzun süre
kuvvetli kalan insanlardır.
Partnerine tam olarak
güvenebileceğini hissedemediği
ilişkileri olanlar,
erken hafıza zayıflığı çeken insanlardır.
İyi ilişkiler de
her zaman sorunsuz olacak değil.
Seksenlerindeki çiftlerimizden bazıları
birbirleriyle münakaşa ediyor,
her gün,
fakat diğerine gerçekten
güvenebileceklerini hissettikleri sürece
zor zamanlarında,
bu kavgalar hafızalarını
olumsuz etkilemiyor.
Demem o ki,
iyi, samimi ilişkiler sağlığımıza ve
mutluluğumuza yararlıdır mesajı,
bu çok eski bir bilgeliktir.
Bu tavsiyeyi size büyükanneniz de
bilgin kişiler de verir.
Neden bunu anlaması bu kadar zor?
Örneğin, zenginlik hakkında, biliyoruz ki
temel ihtiyaçlarımız karşılandığında,
zenginlik bunu sağlamıyor.
Yılda 75,000 dolar kazançtan
75 milyon kazanca ulaştığımızda
biliyoruz ki bu sağlığımızı ve
mutluluğumuzu çok az değiştiriyor
hiç değilse.
Şöhrete gelince,
Medyanın özel hayatlara sürekli saldırısı
ve mahremiyet yoksunluğu,
birçok ünlü kişinin sağlığını
olumsuz etkiliyor.
Bunun onların daha mutlu
olmasının sağlamadığı kesin.
Ve daha da fazla çalışmaya gelince,
hepimizin bildiği gerçek şu ki,
hiç kimse ölüm döşeğindeyken
ofiste daha fazla zaman
geçirseydim diye dilemedi .
(Gülüşmeler)
Neden bunu anlaması bu kadar zor ve
kulak ardı etmesi bu kadar kolay?
Sonuçta hepimiz insanız.
Hızlı bir çözümü hepimiz
isiyoruz gerçekten,
hayatlarımızı güzelleştirecek,
ve bu şekilde tutacak
elde edebileceğimiz bir şey.
İlişkiler, darmadağın ve karmaşıktır
ve aileye ve arkadaşlara
yönelmenin zorluğu,
çekici ve büyüleyici olmamasıdır.
Ayrıca ömür boyu olmasıdır. Asla bitmez.
75 yıllık araştırmamızda,
emekliliğinde en mutlu olan insanlar,
iş arkadaşları yerine bilfiil yeni
oyun arkadaşları koymaya çalışanlardı.
Tıpkı bu yeni araştırmadaki
Y nesli gibi,
deneklerimizin birçoğu
genç yetişkinler olarak yola çıktıklarında
şöhret ve zenginliğin ve yüksek başarının,
iyi bir hayata sahip olmak için
kovalamaları gereken şeyler olduğuna
gerçekten inanıyordu.
Fakat tekraren, bu 75 yılın üzerine,
araştırmamız
en başarılı olan insanların
aile, arkadaşlar ve toplumla
ilişkilere eğilenler olduğunu gösterdi.
Peki ya siz?
25 yaşındasınız diyelim,
ya da 40 veya 60 yaşında.
İlişkilere önem vermek
acaba nasıl görünüyor?
Neredeyse sonsuz ihtimal var.
Filmin süresini insanlara zaman ayırmakla
değiştirmek kadar basit bir şey olabilir
ya da bitkin bir ilişkiyi, birlikte
yeni bir şeyler yaparak canlandırmak,
uzun yürüyüşler veya gece buluşmaları...
ya da senelerdir konuşmadığınız
aile ferdine ulaşmak olabilir,
çünkü şu pek bilindik aile kavgaları
kin tutan insanları
olumsuz anlamda etkiler.
Konuşmamı Mark Twain'in bir sözüyle
kapatmak istiyorum.
Yüzyıldan fazla bir süre önce,
geri dönüp hayatına bakmış
ve şunu yazmıştı:
"Hayat öyle kısa ki;
tartışmalara, özür dilemelere
kıskançlıklara, hesap sormalara zaman yok.
Sadece sevmek için zaman var
ve bunun için, tabiri caizse sadece
'bir an' var."
Sağlıklı bir hayat,
iyi ilişkilerle inşa edilir.
Ve bu yaymaya değer bir fikir.
Teşekkürler.
(Alkışlar)