İnsan olma deneyimine girmek, büyük bir unutma haline girmektir. Bütünden kopmuş parçalar gibiyiz, Koşulllanmış zihnin perdesi, özünde kim olduğumuz gerçeğini gizler hayatım hiç yolunda gitmiyor ya da belki ben doğru yolda değilim. bizi ayrıştırır, sınırlar ve şüphe dolu bir dünyaya hapseder, kendimizi yanlış tanımladığımız, beden ve zihinden ibaret bir kişi olduğumuzu varsaydığımız bir hayata mahkum eder. Bu zihin beden içerisinde sadece 'bir şey' olmak yanılsamadır. Ben ve hayat biriz. Ayrılık yok. Hepsi zihinde oluşan dalgalanmalar. hakikati anlama arzusu yerleşince içine ... Ve istediğimiz şey bu aslında. Tum bu koşuşturma, azap dursun, arayış bitsin. Ah bunu bir bilsek! Kimiz hakikaten? Gerçek doğamı keşfetmek üzere sorgulama başladı. Uyanış kökten bir değişim sağlar, kim olduğumuzu, varlığımızın hakikatini, anlamak yolculuğunda... Kim olduğuma dair kavramlar, fikirler gitti, tamamen yok oldu. Acıyla nasıl başa çıkabiliriz, hatta acının ötesine nasıl geçebiliriz? Acı çekiyoruz çünkü sınırlı bir varlık olduğumuzu düşünüyoruz. İşte bu noktada koşullanmış zihin devreye girip hakikat arayışını kontrol altına almaya çalışıyor ama bu koşullanmış benliğin ta kendisi engeldir, aydınlanma halini başarmak isteyen yanınız ayrılık yaratan perdedir. Uyanan bilinçtir; 'Sen' olan bilinç, 'Ben' olan bilinç, ' Biz' olan bilinç Zihin-beden değil ya da şahıs değil.. Sadece bir film değil bu; büyük önemli soruları açıklayarak Yüce Yol'u aydınlatıp yolu olmayan bu yolda her daim var olan Şimdi'ye davet ediyor bizi. Bir yolculuğa başlıyoruz, içe doğru bir yolculuğa; sizi hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürecek manevi bir yolculuk bu. Şimdi burada hakikati örten perdeleri teker teker kaldırarak, koşullanmışlıklarımızdan vazgeçerek uyanmak mümkün. Aslında sevgi doludur hayat kendi içimizdeki sevgiyi keşfedebilirsek. İçinde ne varsa dışarda onu görürsün. Ne olduğumuzu keşfedince hayatımız dönüşür.