Bu videoda yapmak istediğim kimya derslerinde oksidasyon ve oksidasyonun tersi olan reduksiyon hakkında öğrendiklerimizi tekrarlamak. Ve daha sonra da kimya dersinde öğrendiklerimiz ile biyologların ya da biyokimyacıların bu terimleri kullanmaları arasındaki ilişkiyi göreceğiz. Ve umarım ki aynı şey olduklarını göreceğiz. Eğer kimya videolarını izlediyseniz, kısa bir tekrar. Oksidasyon, görebilirsiniz -- ve aslında bunun için ünlü bir anımsama yöntemi var. "OIL RIG" Yağın (oil) bize oksidasyonun elektron kaybetmek olduğunu söylediği-- Bunu tırnak içerisine alıyorum çünkü elektron kaybetmek zorunda değilsiniz. Elektron kaybetmek ile demek istediğimi size göstereceğim. Bu kimya dersinde öğrenmiş olmanız gereken bir şey. Ve reduksiyonun da elektron alma olduğunu öğrendiniz. Bunu da tırnak içerisine alacağım. Elektron almak. Bunu da tırnak içerisine alacağım çünkü elektron almak zorunda değilsiniz. Daha çok kapıyorsunuz gibi. Reduksiyon olarak isimlendirilmesinin nedeni de eğer elektron alırsanız, yükünüz indirgenmiş olacaktır. Bunun oksitleme olarak isimlendirilmesinin nedeni de elektron kaybetmekle oksijene doğru gitmesini sağlıyorsunuz. Oksijen olmak zorunda olmamasına rağmen. Elektronları sizden kapacak herhangi bir molekül olabilir. Bunu daha açık yapabilmek için hoş bir örneğim var. Diyelim ki birkaç molekül hidrojen aldım ve bu gaz halinde. Ve bunu birkaç molekül oksijen ile yakacağım. Bu Hindenburg'ta ne olduğudur aslında. Bir balonu tamamen hidrojen ile dolduruyorsunuz ve küçücük bir parça kıvılcım elde ediyorsunuz. Bunu oksijen ile temas ettiriyorsunuz ve büyük bir patlama oluyor. Eğer bu işlemde her bir mol oksijen molekülü için iki mol hidrojen molekülün varsa -Burada denklemin denk olduğundan emin oluyorum- iki mol H2O molekülü ve bir ton ısı elde edeceksin. Bu gerçekten patlayacak. Demek istediğim, Hindenburg üzerine de konuşabilirdik ama bütün bunları anlatıyorum ve yazıyorum çünkü size neyin oksidasyon, neyin redüksiyon geçirdiğini göstermek istedim. Bu durumda, burada hidrojen molekülü aynen böyle gözükür. Elimizde bir hidrojen-hidrojen bağı var. Her ikisi de öbürüyle birer elektron paylaşıyorlar, Böylece ikisinin de birinci katmanları tamamen doluymuş gibi olur. Böylece ikisi de birbirine elektron vermez. İkisi de elektron almaz. Böylece, diyebiliriz ki, ikisinin de yükü nötrdür. İkisi de elektron almadı veya vermedi. Sadece elektron paylaşıyorlar. Aynı şey oksijen molekülü için de doğru. Ve burada, aslında iki oksijen arasında ikili bir bağ var. Ama ikisi de oksijenler ve ikisinin de diğerinden elektron alması veya diğerine elektron vermesi için bir neden yok. Ama denklemin bu tarafına geçtiğimizde, ilginç bir şey gerçekleşir. Burada, her oksijen için ona bağlı olan iki hidrojenin var. Bunu oksijenin bu iki hidrojenin elektronlarını paylaştığı şeklinde düşünebiliriz. Böylece hidrojen değerlik katmanında bu bir elektrona sahip. Birçok kovalent bağın mantığı "Ben sana bir elekron vereyim, sen bana bir elektron ver; böylece ikimizin de bir çifti olsun." Biz biliyoruz ki oksijen, hidrojene göre çok daha elektronegatif. Bu bizim hücresel yenilenme videomuzdan kalan bir parça glukoz. Şimdilik onu görmezden gelebilirsin ama bunların hepsini gelecekteki bir videoda tek noktada birleştireceğim. Eğer periyodik tablomuza bakarsak, periyodik tablonun üst sağ tarafına doğru gittikçe elektronegativite artar. Buradakiler en elektronegatif atomlar, bunlarsa en az elektronegatif olan atomlar. Elektronegativitenin anlamı elektron alışverişi yapmaya yatkın olmaktır. her ne kadar oksijen ve hidrojen su molekülünde kavalent bağ kurmuş olsalar da (Onlar elektron paylaşıyor.) oksijen hidrojene göre çok daha elektronegatif ve elektron alışverişi yapmaya daha istekli. Ve eğer buradan bazı elementleri alıp, bu taraftaki bazı elementlerle bağlarsan, bu elementler sol taraftaki elementlere göre çok daha elektronegatif ki gerçekten elektron alacaklardır, sadece paylaşmakla kalmayacaklardır. Eğer elektronegativite üzerine konuşursak, elektronegativite elektron sevmek anlamına gelir. Eğer hidrojen ve oksijen arasındaki bu bağa bakarsak, periyodik tablodan da gördüğümüz gibi, oksijen çok daha elektronegatiftir. Böylece elektronlar oksijenin yanında çok daha fazla zaman geçirirler. Hidrojen bağını öğrendik. Öğrendik ki, hidrojen, su molekülünün bu tarafında kısmi bir negatif yük oluştururken, bu tarafında ise kısmi bir pozitif yük oluşturur. Elektronlar hala hidrojenin çevresinde gözükürler. Oksidasyon ve redüksiyon bahsettiğimizde ise kısmi bir yük söz konusu olmaz. Eğer bir atom elektron almaya çok daha istekliyse, onun paylaşmak yerine, elektron aldığını kabul ederiz. Böyle bir oksidasyon durumunda, su molekülündeki oksijenin elektron aldığını ve yükününde eksi bir olduğunu kabul edeceğiz.