Bugün sizinle yaklaşık dört hafta önce
karşılaştığım bir olayı
paylaşmak istiyorum.
Bir insan tarafından yüzüme
hiç beklemediğim sözler söylendi.
O sözler kalbimi parçaladı
ve aynı zamanda da umutla doldurdu.
Ve bütün bu tecrübe
bugün sizinle paylaşmaya geldiğim
düşüncemi yeniledi.
Herkese korku dolu biri
olduğumu söylüyorum.
Beni korkutan şeyler ise
imkânsız olan hikâyeler,
hikâye ardından hikâyeler,
gençlerin, halkımın veya
benim gibi insanların
okyanusta öldükleri,
şu anda okyanusun dibinde yattıkları
ve balıklara yem oldukları hikâyeler.
Bu gerçekten
yapabileceğimizin en iyisi mi?
Balıklara yem olmak?
Ve Avrupa'ya göç etmek isteyenler...
Çünkü herşey buna dayanıyor,
iş bulmak için Avrupa'ya
göç etmeye çalışıyorlar.
Libya'dan geçerek.
Libya'dan geçmeye çalıştığımızda
eğer orada yakalanırsak
bizlere ne olduğunu biliyor musunuz?
Köle olarak satılıyoruz.
300 dolara, bazen belki 500 dolara.
Bazen uçaktan düşen
cesetlerin hikâyelerini duyuyorum.
Birisi uçağın iniş takımına saklanmış
veya biri kargo bölümüne saklanmış
ve sonra onları donarak ölmüş
olarak buluyorsun.
Siz de küçüklüğünüzden beri
bu tekrar eden hikâyeleri duysanız
benim gibi korkmaz mısınız?
Tekrar ve tekrar ve tekrar.
Korkmaz mıydınız?
İşte benim durumum böyle.
Biliyor musunuz halkım ölürken
aynı zamanda kültürüm de ölüyor.
Evet buyurun, söyledim.
Bilirsiniz işte, bizde bir
kültür aşağılığı var,
yani bizim yaptığımız hiçbir şey
yeteri kadar iyi değildir.
Ama benim durumumda
ve ''oluşturarak eleştirmek'' üzere
yetiştirildiğim için, Michelangelo gibi.
Babam şöyle derdi:
"En az iki çözümünü düşünmediğin
bir problemle bana gelme''.
Çözümler doğru olmayabilirler,
sadece çözümler üzerinde
düşündüğünü bilmek istiyorum.''
Hayata karşı böyle bir tavrım var.
Eğer yanlış bir şeyler varsa
onu çözmenin yolunu bul.
Ve kurduğum firmaları bu yüzden kuruyorum,
genellikle tüketici markaları olan
bu firmalara
Afrika kültürümün en iyi
yanları yerleştirilmiştir.
Ve ben 21. yüzyıl, dünya standartlarına
uygun olan ürünlerimi
dünyanın en gelişmiş pazarlarından birine,
ABD pazarına getiriyorum.
İlk şirketim bir içecek şirketiydi,
ikincisi cilt bakımı şirketi,
üçüncüsü önümüzdeki ay kurulacak
ve onların hepsinin ortak noktası bu.
Peki, bu insanlar neden ayrılıyor?
İşleri olmadığı için ayrılıyorlar.
Bulundukları yerde
iş olmadığı için ayrılıyorlar.
Yani ...
Ama onları asıl yıpratan, ayrılmalarının
temel nedeni, fakirlik.
Peki, insanlar neden fakirler?
Paraları olmadıkları için.
Bir gelir kaynağınız olmadığı için
paranız olmaz.
Ve çoğumuz için bir gelir kaynağı nedir?
Bizim için gelir kaynağı nedir,
söyleyin bana?
Meslekler, teşekkür ederim.
Meslekler nereden gelir?
Evet, nereden?
Şirketlerden, teşekkür ederim.
Şimdi, eğer fakirliği çözen şey
mesleklerse
ve meslekler şirketlerden geliyorsa
sizce de
özellikle de küçük ve orta yapılı
kuruluşlardan geliyor, KOBİ'lerden,
o zaman bir saniye için düşünüp de
küçük girişimciler için iş kurmayı
kolaylaştırmaya
odaklanmamız gerekmez mi?
Sizce de bu mantıklı değil mi?
Neden dünyadaki bütün ülkelerde
iş kurmanın zorluğu veya
kolaylığını gösteren
Dünya Bankası İş Kurma Endeksi
sıralamasına
her baktığımda
Afrika ülkelerinin,
bütün 50 tanesinin de
listenin en altında görüyorum?
Fakir olmamızın nedeni bu.
Fakiriz çünkü bu ülkelerde iş kurmak
tam manasıyla imkansız.
Ama benim gibi işin içinde olan
birisi için
ne manaya geldiğini söyleyeceğim.
Senegal'da bir üretim tesisim var.
Ülkemde bulunmadığı için
yurtdışından aldığım her hammadde için
%45 gümrük vergisi ödemem gerektiğini
biliyor muydunuz?
%45 gümrük vergisi.
Hazır ürünlerimi ABD'ye göndermek için
paketleme kartonları bulamadığımı
yeni, hazır karton bulamadığımı
biliyor musunuz?
İmkânsız.
Çünkü dağıtımcılar iş kurmak için
buraya gelmiyorlar,
çünkü bunu yapmak gerçekten mantıksız.
Şimdi ben kartonum bulunsun diye
3000 dolar değerinde kartonu
depoya yerleştirmek için satın alacağım
ve onlar buraya en az
beş hafta içerisinde gelecek.
En anlamsız yasalarla bastırılıyoruz.
İşte iş kuramamızın nedeni bu.
Pekmezin içerisinde yüzmek gibi.
Peki, bugün bunun hakkında ne yapabiliriz?
Size az önce birinin, bana bende iz
bırakan sözler söylediğini söylemiştim
çünkü aynı şeyleri Senegal'daki
çalışanlarıma da anlatmıştım.
Ve biri ağlamaya başladı, ismi Yahara'ydı.
Ağlamaya başladı.
"Neden ağlıyorsun?" dedim.
Dedi ki: "Ağlıyorum, çünkü bizlerin
hep zavallı insanlar olarak görülmesi,
beni belki de gerçekten daha değersiz
olduğumuza inandırdı.
Çünkü eğer öyle değilse
hep yalvaran tarafta olmamızı
nasıl açıklarsın?''
Kalbimi parçalayan bu oldu.
Ama aynı zamanda bu hikayeyi
size anlattığım gibi
onlara da anlattığımdan,
''Ama artık sorunun
ben olmadığını anladım.
Yaşadığım çevre, sorun o.'' dedi.
"Evet" dedim.
Bana umut veren şey bu oldu,
insanlar bunu anladığında hayata karşı
bakış açılarını değiştirebilirler.
Şimdi bazı çözümlerimiz nedir o zaman?
Eğer çözüm mesleklerse
o zaman bütün bu ülkeler için
iş ortamını kolaylaştırmalı değil miyiz?
Öğle değil mi?
Sizinle birlikte
listenin sonunda olan
bu 50 ülkedeki tüm dostlarınızın da
aynı şey yapmasını isterim.
Siz bunu yaparsanız gerisini biz yaparız.
Ben üzerime düşeni yapıyorum,
peki siz ne yapıyorsunuz?
(Alkış)
Siz ne yapıyorsunuz?
(Alkış)
Siz ne yapıyorsunuz?
(Alkış)
Ve bu salondaki herkes için söylüyorum,
size iki tane emir veriyorum.
İşin içinde olun,
bunun yolu ise kendinizi eğitin,
etrafınızda farkındalık oluşturun,
daha sonra da e-devlet çözümlerinin
yanında olun.
Birisi '' yolsuzluk, yolsuzlukla nasıl mı
mücadele edeceğiz?'' dedi.
Fakat, aslına bakarsanız ben size
bunu kalemin bir çizgisiyle
yapabileceğinizi söylemeye geldim.
Kimsenin bunu size ne zaman ve nasıl
yapacağınızı söylemesine ihtiyacınız yok.
Yalnızca tek bir şey aslında,
kimsenin yapmasını beklemeyin ve yapın.
Yoksa bana gelip de yolsuzluğu çözmek
istediğinizi söylemeyin.
Siz ve o listenin dibinde yer alan
50 ülkedeki 50 arkadaşınız.
Yolsuzlukla böyle mücadele edilir.
Eğer eşyalarımı, hammadelerimi
ülkeme sokmak için
%45 yerine
%5 vergi koysanız
o zaman rüşvet vermek zorunda
kalır mıyım sanıyorsunuz?
Yolsuzluğu doğuran şey bu.
Kötü yasalar, saçma sapan yasalar.
(Alkış)
Öyle değil mi?
(Alkış) (Tezahürat)
Yolsuzlukla mücadele mi
etmek istiyorsunuz?
Yapmanız gereken bunlar.
Ve tekrar söylüyorum,
kimseyi beklemenize gerek yok.
Kendiniz yapabilirsiniz.
Yok eğer bana hiç hakimiyetinizin
olmadığını söylüyorsanız,
o zaman o bambaşka bir sorun.
Evet, buradan itibaren ''liderlerimiz''
için basit kelimeler söyleyeceğim.
Bunun iki yolu var.
Kötü yol ile sonuçlanabilir
çünkü şu an burada hayata gelen
yüzlerce milyonlarca genç insanımız var
ve eğer onların hayata bir
bakış açısı olmazsa
Bir devrim peşinde olacaklardır.
Şiddetin peşinde olacaklardır.
Bunu hiçbirimiz istemeyiz.
Hiçbirimiz.
Bu birinci yol.
Diğer bir yol ise
bütün bunlar barışçıl, verimli bir şekilde
olur ve her şey iyi olur
ve siz yapmanız gerekeni yapıp
yolumdan çekilir,
İşlerimizi yapmamıza izin verir,
biz de ihtiyacımız olan işleri açarsak
o zaman Afrika kaderinde olan
uzun zamandır olması gerektiği gibi
refah seviyesi yüksek
bir ülke hâline gelir.
Bu şekilde olursa herkes mutlu olur
hayatımıza devam ederiz.
İki şekilde gerçekleşebilir.
Şiddeti ya da sakin,
kazançlı yolu seçersiniz.
Ben sakin, kazançlı yolu istiyorum.
Hiçbirimiz eğer o yolu seçmezsek
neler olacağını düşünmek
zorunda kalmamalı.
Bu yüzden, lütfen.
Ve zamanı da geldi.
Bu tarz bir fotoğraf; başarı,
mutluluk, insanların güzelleşmesi
eğer işimizi yaparsak olacaklar bunlar.
Teşekkürler.
(Alkış) (Tezahürat)
Teşekkür ederim.
(Alkış)