-
A‘ūdhu bi-Llāhi mina sh-shayṭāni
r-rajīm. Bismi Llāhi r-Raḥmāni r-Raḥīm.
-
Aṣ-ṣalātu wa-s-Salāmu ‘alá Rasūlinā
Muḥammadin Sayyidi l-awwalīna
-
wa-l-ākhirīn. Madad yā Rasūla Llāh,
madad yā Sādātī Aṣḥābi Rasūli Llāh,
-
madad yā Mashāyikhanā,
dastūr Mawlānā Shaykh ‘Abdu Llāh
-
al-Fā’iz ad-Dāghistānī, Shaykh Muḥammad
Nāẓim al-Ḥaqqānī. Madad.
-
Ṭarīqatuna ṣ-ṣuḥbah,
wa-l-khayru fi l-jam’iyyah.
-
Allah ﷻ bize, Peygamber Efendimiz'i ﷺ
-
aranızdan gönderdim diyor.
-
Bismi Llāhi r-Raḥmāni r-Raḥīm.
-
"Laqad jāakum rasūlun min anfusikum
ʿazīzun ʿalayhi
-
mā ʿanittum ḥarīṣun ʿalaykum
bil-mu'minīna raūfun raḥīmun (9:128).
-
Ṣadaqa Llāhu l-‘aẓīm.
-
Sizin aranızdan gönderdim diyor
-
Allah ‘Azza wa-Jalla,
Peygamber Efendimiz'i ﷺ.
-
Başka şeylerden değil de insanoğlunun
-
aynı onlar gibi gönderdi ama
-
O farklıdır Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam.
-
Çoğu cahil insan, o adam biz adam
derler.
-
O adam, onu söyleyen
-
o Peygamber Efendimiz ﷺ adamdır.
Onu,
-
boş lafı söyleyen adam değildir o vakit.
-
Başka şeydir. Çünkü
-
kıymet bilmeyen insan kıymet bulmaz.
-
Kıymet bilen insan kıymetli olur.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam kıymetlidir.
-
O kıymeti, bu ümmetine
-
rahmeti olan
-
onlara yol gösteren,
-
onları cehennemden sakındıran
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam onları
-
helak olmasın diye
-
Allah ‘Azza wa-Jalla'ye yalvaran
Peygamber Efendimiz ﷺ.
-
Ne kadar şey olsa onları daima
-
yola, cennete,
-
hak yoluna davet eden bütün
-
istediği şey oydu Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam.
-
Doğumunda dünyaya teşrif ettiği vakit
-
secdede ümmeti ümmeti diye
şey yapıyordu.
-
Çocuklar ağlarlar. Peygamber Efendimiz ﷺ
ümmetim diye.
-
Allah ‘Azza wa-Jalla yarattığında bu
-
dünyaya teşrif eder etmez,
nefes aldığı vakit
-
o ümmetini düşünmüştür.
-
Son çıkana kadar bu yoldan
-
o yolu göstermişti ümmetine,
-
şefaat etmiş. Daha da ilelebet edecek.
-
Yani bu kıyamette de
onlara şefaat etsin diye
-
Allah ‘Azza wa-Jalla'ye yalvaracak.
-
Tabi Peygamber Efendimiz ﷺ ister ki
ümmeti faydalansın.
-
Allah'ın ﷻ sevdiği kişiler olsun.
-
O'nun ﷺ muradı, gayesi budur.
-
İnsanlığı doğru yola getirip
Allah ‘Azza wa-Jalla onlara
-
ihsanından, sevabından
ikramlar bulunsun diye.
-
Bu da bir Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam
-
Peygamber nübüvvet demek. Yani
-
ileriyi söyleyen kişidir.
-
Bütün Peygamberler nebidir demek,
mana olarak
-
ileriyi, daha sonra olacak şeyleri
söyleyen insan demektir.
-
Bu yani Hadis-i Şerif'te,
-
bu Hadis'te bildiriyor ki
ümmetim bozulacak.
-
Ümmetim yoldan çıkacak.
-
Yoldan çıkınca, çıkmasınlar diye
-
sünnetine bağlı olması lazım insanlar.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in sünnetine
-
ne kadar bağlanırsa o kadar
-
imanı kuvvetlenir. Sünneti ihmal edenler
-
iman kalmaz onlarda.
-
Olabilir dilde yalnız İslam var ama
-
kalpte Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in buyurduğu gibi
-
boğazına aşağı gitmez.
Yalnız dilinde olur.
-
Onun için Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam
-
bu Hadis-i Şerif'te buyuruyor,
ümmetim bozulduğu vakit
-
Benim bir sünnetimi ihya eden
-
yani bir sünnet ihya edip
Peygamber Efendimiz'in ﷺ yaptığı
-
şeylerden herhangi bir sünnetini
yapan insan
-
yüz tane şehit sevabı kazanmış olur.
-
Şehit, kolay değil şehit olmak.
-
Onun sevabını almak da
-
çok kolay olmayan bir şeydir ama
-
şimdi tam bizim yaşadığımız zaman
-
ümmetinin en yoldan çıktığı, en
-
Hak'tan uzaklaştığı vakitte yaşıyoruz.
-
Onun için her yaptığımız sünnet
-
Allah ‘Azza wa-Jalla'nin indinde yüz
-
şehit sevabı kazanmış oluyor insanlar.
-
Bu sünnet nedir?
-
Abdestlerin sünnetini
-
hareketlerin sünneti,
Peygamber Efendimiz ﷺ hareket ederdi,
-
ne yapardı ne ederdi.
Binlerce sünnet var.
-
Yapabildiğin kadar, aklına geldiği kadar
-
çoğu da yani o zor bir şey değil.
-
Çok kolay bir şeylerdir sünnet yapmak.
-
Onu yapan, Allah ‘Azza wa-Jalla ona
-
yani sırf günde bir yüz şehit değil,
-
sen bin tane sünnet yap.
-
Bin tane her bir sünnete
-
yüz şehit sevabı kazanmış olursun.
-
Allah'ın ﷻ hazineleri bitmez, tükenmez.
-
Allah ﷻ cömerttir, verir.
-
Sözünden dönmez Allah ‘Azza wa-Jalla
şimdiki insan gibi.
-
Vereceğim diyor insanlar.
Ondan sonra gidiyorsun
-
ben öyle bir şey demedim diye şey yapar.
-
Allah ‘Azza wa-Jalla'nin korkusu yok.
-
Bütün kainat O'nun ﷻ elinde.
-
Sana verir.
Korkma yani Allah'ın ﷻ izniyle.
-
Onun için bu sünnet çok mühimdir.
-
Dediğimiz gibi Peygamber Efendimiz'in ﷺ
-
şefaati çok mühimdir.
-
Sünnet yapan, imanı kuvvetlenmiş olur.
-
İman olmayınca o vakit
-
onun yani bozulması,
-
Allah ﷻ muhafaza sonu iyi olmaması
büyük ihtimal olur.
-
Çünkü onun için şeytan insanlara
sünneti yapmamak için
-
elinden geleni yaptırıyor
her türlü vesileyle.
-
Allah ﷻ şerlerinden muhafaza etsin.
-
Peygamber Efendimiz'in ﷺ şefaatine
nail olalım in shā’a Llāh
-
bu mübarek günlerde.
O'nun ﷺ hürmetine de in shā’a Llāh
-
bu yağmur duası da
-
O'nun ﷺ sünnetidir. Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam
-
sünnetidir. Onu da yaptık.
Allah ﷻ kabul etsin in shā’a Llāh.
-
Bize de hayırlı yağışlar versin
in shā’a Llāh.