-
As-Salāmu ‘alaykum wa-raḥmatu Llāhi
wa-barakātuh.
-
A‘ūdhu bi-Llāhi mina sh-shayṭāni
r-rajīm. Bismi Llāhi r-Raḥmāni r-Raḥīm.
-
Aṣ-ṣalātu wa-s-Salāmu ‘alá Rasūlinā
Muḥammadin Sayyidi l-awwalīna
-
wa-l-ākhirīn. Madad yā Rasūla Llāh,
madad yā Sādātī Aṣḥābi Rasūli Llāh,
-
madad yā Mashāyikhanā,
dastūr Mawlānā Shaykh ‘Abdu Llāh
-
al-Fā’iz ad-Dāghistānī, Shaykh Muḥammad
Nāẓim al-Ḥaqqānī. Madad.
-
Ṭarīqatuna ṣ-ṣuḥbah,
wa-l-khayru fi l-jam’iyyah.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam buyuruyor,
-
Bir ümmetimden bir tayfa var
hak üzerine.
-
Bu tayfa
-
tayfa dediğimiz cemaat, bir topluluk.
-
Onların yolu benim yolum diyor.
Hak yoludur.
-
O hak yol kıyamete kadar gider.
-
Hak yol, Allah'a ﷻ şükür o yol
tarikatların yoludur.
-
Başka şeyler,
-
tarikat olmayanlar
-
çok binlerce çıktı, binlerce kayboldu.
-
Her birisi Peygamber Efendimiz
ṣallá Llāhu ‘alayhi wa-sallam'in
-
yolundan değil, kendi
-
nasıl kendisine uyarsa o yolda
devam etti.
-
Çoğu, hepsi bitti ama onların
yerine biri çıkıyor
-
bitiyor, başkası bitiyor.
-
Yani o aynı minval üzerine gidiyorlar
ama
-
tabii aynı şey değil.
Başka başka şeyler var.
-
Onların gayesi
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in
-
gösterdiği yol değil de
-
kendilerinin, nefislerinin
nasıl istediği
-
yol oluyor.
-
Kendi nefsi istediği yolda
yoldan çıkmış oluyor.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in yolu
-
Bismi Llāhi r-Raḥmāni r-Raḥīm
"Yā-ayyuhā lladhīna āmanū jtanibū
-
kathīran mina ẓ-ẓanni inna ba‘ḍa ẓ-ẓanni
ithmun wa-lā tajassasū" (49:12) diyor.
-
Zan, sui zan yapmayın diyor
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam.
-
Sui zandan uzak durun diyor.
-
Ondan sonra fazla
-
casusluk da yapmayın diyor. Bunu
yapmayınca ne olur?
-
Peygamber Efendimiz'in ﷺ emri
yerine gelmiş oluyor.
-
Şimdi bu vakit
-
aşure günleridir.
-
Muharrem'in
-
aşure gününe yaklaştığımız gündür.
-
Aşure günü Peygamber Efendimiz ṣallá
Llāhu alayhi wa sallam'in ﷺ
-
sevdiği gündür. Ona
-
itibar edip de oruç tutun dedi.
-
Oruç tutun, ibadet edin.
-
O günün değişik birkaç tane
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in gösterdiği
-
nasihatler var, yapılacak şeyler var.
Onu yapın yeter.
-
Başka şeylere fazla itibar etmeyin.
-
O günde ne olmuş, ne kalmış.
-
Onlar zanla itibarı,
-
insanları birbirinden düşünsün diye
-
olan bir şeylerdir. Onlar mühim olan şey
-
imtihan insana.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá
Llāhu alayhi wa sallam'in
-
sözünü dinler mi dinlemez mi onu
bakmak lazım.
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam diyor
-
sui zan yapmayın. Sen kendi işine bak.
-
Başka ne olmuş ne kalmış
-
onu Allah ‘Azza wa-Jalla hükmedecek.
-
Hükmeden odur. Hiçbir şey zayi olmaz.
-
Zayi olan insanın
-
huzursuzluğu, imanı zayi olur.
-
İmtihanı kaybederse onlar olur.
-
Allah ﷻ muhafaza etsin.
-
İslam yolu
-
zor tutulan yoldur.
-
O muhakkak hak yolda olmak lazım ki
-
başka türlü bir taraftan bıraktın mı
o yolu
-
muhakkak her taraftan
-
kazanamazsın, hiçbir şey kazanamazsın.
-
Bunu tutayım derken öteki taraftan kaç,
öteki taraftan.
-
Ama doğru yoldaysan,
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in yolunda
-
istikamette gidiyorsan hiç korkma
selamet senindir.
-
Sonun selamettir. Çünkü
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in
-
o zümreden olursun.
-
Hak yolunda olan zümreden olursun.
-
Hak yolunda olan tayfadan
olursun ki onlar da
-
kazananlar onlardır.
-
Onlar başkalarına da hidayet olur.
Ne kadar
-
insanları yoldan çıkarsa en sonunda
onların bereketini
-
gene kurtarır. Yani
-
İslam yolu Allah'a ﷻ şükür
-
bu yolda olanlarla beraber gider.
-
O güzel yol
-
Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in yoludur.
-
Allah ﷻ hepimize
-
bu yolda kalmayı nasip etsin.
Başka türlü
-
dediğimiz gibi bu yoldan biz biraz
çıkıp da gidelim dersen
-
ya çıkarsın ama girebilir misin
o da belli değil.
-
Onun için Allah ﷻ muhafaza etsin bizi.
Bu doğru yolda
-
bu Peygamber Efendimiz ṣallá Llāhu
‘alayhi wa-sallam'in
-
methettiği yolda olalım in shā’a Llāh.