-
Baskının fazla olmadığından emin olmak için
-
ilk yıl onu dikkatle izliyordum.
-
Çünkü kendine çok fazla baskı yapıyor.
-
Benden ya da başka yerlerden baskı almasına gerek yok.
-
Lauren’la henüz çıkmıyorken tanıştım. Küpe gerçekten çok ilgiliydi
-
çünkü beni ilk gördüğü gün adımı Google’da aramıştı.
-
Ertesi gün ona sordum
-
‘Hey bu şey ne? Cidden çözebiliyor musun bunları?’
-
Keman çalmak için gönüllü oldum
-
ama çocukken genellikle uzun saatler boyunca
-
pratik yapmak zorunda kalırdım.
-
Hukuk fakültesinden sonra aileme şöyle dedim:
-
"Zaten hukuk okudum. Küp kariyerimi buna feda ettim.
-
Dünyada bir numara olma şansımı, tek şansımı kaybettim.
-
Ki bu, hayatta gerçekten ama gerçekten çok istediğim tek şeydi.
-
Oraya küp çözmek için gelmedik. Yarışma için gelmemiştik bile.
-
Yarışmalara gitmemizin asıl amacı büyük bir oyun buluşması gibiydi.
-
Sosyalleşmek ve gelişmek içindi. Hepsi bu kadardı.
-
Neden küp çözüyoruz
-
Feliks Zemdegs'in anlatımıyla
-
Cubers
-
inceleme için hazırlanın
-
Üç
-
İki
-
Bir
-
Başla!
-
Lütfen ellerinizi zamanlayıcılara koyun.
-
Hazır
-
Dikkat
-
Başla!
-
Ve kazanan Almanya!
-
Speedcubing, veya speedsolving (hızlı çözüm) , bir kişinin bükümlü bulmacaları mümkün olan en kısa sürede çözmeye çalıştığı bir hobi ya da spordur.
-
Genellikle yarışmalarda, her yarışmacının beş çözüm süresi ölçülür. En iyi ve en kötü süreler elenir, kalan üç sürenin ortalaması alınarak yarışmacının performansı belirlenir.
-
Bazen yarışmalarda, zor bir karışım çıkabilir
-
ve bu durumda küpçünün döndürme hızı ile telafi etmesi gerekebilir.
-
Bazense karışımlar daha kolay olur
-
ve yarışmacıların önceden planlama yaparak avantajı değerlendirmeleri gerekir.
-
Yani şans speedcubing’de kesinlikle büyük bir rol oynayabilir.
-
Ama bazıları için şans bir sanattır.
-
Speedcubing'de ne kadar farklı teori, taktik ve yöntem varsa,
-
bu topluluğu oluşturan bir o kadar da benzersiz ve özgün insan var.
-
Bazıları için speedcubing bir hobidir
-
Bazıları içinse bu, kim olduklarını tanımlar.
-
Bugün, 100 000’den fazla küpçü dünya çapında yarışmalara katıldı.
-
Ve bu sürekli artan speedcubing tutkunu sayısıyla birlikte
-
muhteşem bir topluluk oluştu.
-
Her çözümün güvenilirliğini sağlamak için kurallarla yöneten ve kendi denetim organına sahip bir topluluk.
-
Erken gelişmiş birçok genç zihin için küp çözme tutkusu
-
sınırları keşfetmek, engelleri zorlamak ve kendilerine meydan okumak adına
-
şüphesiz doğal bir süreç gibi görünüyor.
-
Genç Drew Brads için
-
güçlü bir kararlılık duygusu erken yaşta kendi içinden gelen bir şey gibiydi.
-
Drew çok küçükken,
-
her seferinde aşırı takıntılı olduğu bir şey mutlaka olurdu.
-
Daha 10 aylıkken konuşmayı öğrenir öğrenmez
-
Uçak demeye başladı. ''Uçak uçak uçak uçak''
-
Ve gökyüzünden bir uçak geçse, hemen durup ona bakmamız gerekirdi.
-
Yani o gün kafayı neye taktıysa, bütün günü onunla geçerdi.
-
Sonra uzun süre boyunca en çok taktığım şey LEGO oldu.
-
Boş vaktim olduğunda, hep orada olurdum.
-
Çok Lego’m vardı ve sürekli bir şey inşa ederdim.
-
Yaptığım şeyin gerçek gibi görünmesini isterdim
-
kafamda ne canlanıyorsa, öyle görünmeliydi.
-
Renkler tam olması gerektiği gibi olmalıydı
-
eğer doğru parça yoksa, yapmayı bırakırdım çünkü kafamdakine tam uymuyordu.
-
Ama her ne yapıyorsa, ne okuyorsa, ne öğreniyor ya da neyle oynuyorsa,
-
ona hep aşırı odaklanırdı ve yoğunlaşırdı.
-
Sonra Lego League’e katıldık ve muhtemelen dört ya da beş yıl boyunca devam ettik.
-
Rubik Küp’ü olup çözebilen birini
-
hayatında ilk kez Lego League’teki koçu sayesinde görmüştü.
-
Küpte geçmek istediğim ilk kişi oydu.
-
Onun rekoru 38 saniyeydi.
-
Ben ortalama bir buçuk dakikada çözerken, 38 saniye çok uzak bir hedef gibiydi.
-
Bir gün ben de koç Matt gibi 38 saniyede çözebilmek istiyordum.
-
Ve bunu ilk kez başardığımda, çok heyecan verici bir andı.
-
''Gerçek bir küpçüyüm artık. Ben de 38 saniyede çözebiliyorum!''
-
O ilk başladığında, genç yaşta küp çözen çok az kişi vardı.
-
Yani o biraz istisnaydı diyebiliriz.
-
Küçücük bir çocuk var ve etrafı yetişkinlerle dolu.
-
“20’lerinde, 30’larında insanlar bunu nasıl hobi olarak yapıyor acaba?” diye düşünüyordum.
-
O zamanlar ona şöyle dedim: “Bak dostum, bu harika bir hobi ama bir meslek değil.
-
Yani 21 yaşına geldiğinde hâlâ bodrum katımda oturup küp çözmeni istemiyorum.
-
Bence ilk kez anne baba olacak herkes, çocuk beklerken aşırı tedbirli oluyor.
-
Ve biz de daha önce anne baba olmadığımız için,
-
açıkçası ne yapacağımızı bilmiyorduk, ama bildiğimizi sanıyorduk.
-
Hastaneden eve döndükten sonra
-
daha henüz 7–8 ay geçmemişti ki içimizde bir şeylerin ters gittiğine dair bir his oluşmaya başladı.
-
Evet, daha önce hiç anne baba olmamıştık
-
ve bu da bakış açımızı çok etkiliyordu.
-
Çünkü biz zaten ebeveyn değildik ki,
-
bebekten ne beklememiz gerektiğini bilmiyorduk.
-
Max’in yaptığı bazı şeyleri görünce onun sağır olduğuna neredeyse emindik.
-
Diyelim ki elinde bir oyuncak vardı, onunla oynuyordu mesela.
-
Biz de mesela beton ya da fayans zemine koca bir tahta parçası düşürdüğümüzde
-
çok şiddetli bir ses çıkardı.
-
O ses normalde diğer çocukların korkup ağlamasına neden olurdu.
-
Max ise oynamaya devam ederdi. Kıpırdamazdı bile
-
İşaretler üst üste geliyordu. Otizmin tüm belirtileri birikmeye başlamıştı.
-
Bebeklerle ilgili kapkalın bir kitap okumuştum.
-
Otizm kısmı hariç.
-
Çünkü orası “Hayır, bebek gayet iyi” diye geçiştirilen bir bölümdü.
-
Miki’yle bu konuyu konuştum ve gerçekten konuşması çok zordu.
-
Sanki oraya gitmek istemiyorsun gibi bir şey.
-
O yüzden bunu öğrendiğimizde, inanılmaz derecede yıkıldık.
-
Bebeğin olmadan önce, onunla ilgili birçok hayalin olur ve neler yapacağını bilirsin.
-
Özellikle oğlan olunca, sanırım Schwan benden daha çok beklentiye sahipti.
-
Ve bir anda, başarılı olacağını düşündüğün ve değer verdiğin tüm şeyleri,
-
tüm o umutları çocuğuna aktarmaya başlıyorsun.
-
Çocuğunun otizmli olduğunu fark ettiğinde, tüm hayaller bir anda havaya uçar.